Petrokimya

Petrokimya, petrolden organik kimyasal ürünler sağlamak için kullanılan sanayi yöntemlerine verilen genel isimdir. 1920’lerde petrolün enerji kaynağı olarak kullanılmasının yaygınlaşması üzerine çatlama gazlarının değerlendirilme çalışmaları petrokimya sanayisini doğurmuştur. Bu sanayi fosil yakıtların doğası gereği -ortalama olarak içeriklerinde %80 Karbon, %12 Hidrojen bulunur- Karbon ve Hidrojen moleküllerine yoğunlaşmıştır.

İkinci Dünya Savaşı ile petrokimya sanayi ekonomideki yerine stratejik bir önem de eklemiştir. Sentetik kauçuk ve patlayıcı madde ile başlayan petrokimya sanayi gübre ve plastik üretimiyle hayatımızda vazgeçilmez bir noktaya gelmiştir. Bu sanayide kimyasal ürün elde etmek için değişik yöntemler kullanılmaktadır. Kullanılan yöntemler genel olarak 3 gruba ayrılabilir

1. Alifatikler, petrol ürünlerinin ya da doğal gazın yüksek ısıda çatlamasıyla elde edilen, bütadien, bütilenler, propilen, propan, asetilen, etilen, etan gibi hammad­deler için uygulanan usuller;

2. Aromatikler, naftanın katalitik dönüştürme ile sağlanan naftalin, ksilenler, tolüen, benzen ve diğer doymamış siklik hidrokarbonlar gibi hammaddelere uygula­nan usuller;

3. İnorganikler, yani kükürt, kö­mür, hidrojen siyanür, amonyak gibi ham­maddeler için uygulanan usuller.

Petrokimya üretim zincirinin ilk halkalarını petrol, doğal gaz ve katran oluşturur. Hammadde kaynağını oluşturan bu ürünlerden belli başlı ana kimyasallar üretilir. Bunlar alkenler (etilen, propen ve butadien), aromatikler (benzen, tülen ve xylen) ve metanoldür. Daha sonra bu ana kimyasallar sayısı binlerle ifade edilebilecek bir dizi ara kimyasala dönüştürülür. Bu süreçte yapısında sadece karbon ve hidrojen olan hammaddeye, klorin, nitrojen veya oksijen gibi maddeler eklenir. Ara kimyasalların bir bölümü ticari olarak satılabilir, bir bölümü de ara mal olarak kullanılırlar.

Türkiye’ye petrokimya sanayi 1965 yılında devletin Pet-Kim’i kurmasıyla biraz geç geldi. Günümüzde Türkiye’de üretilen tüm kimyasal ürünlerin %25’i petrokimya sanayi ile iç içedir. Türkiye’de bugün üretim kapasitesi hâlâ talebin gerisinde. Dünya’da ise gelişmekte olan ülkelerin katkısıyla talep ve üretim her gün artmakta. 2018 yılında petrokimya sanayi büyüklüğü 700 milyar dolara ulaştı. Bu rakama katkı sağlayan dünyadaki en büyük üreticiler; BASF, Dow Chemical, Exxon Mobil Chemical, LyondellBasell Industries, INEOS, Saudi Basic Industries Corporation, Formosa Plastics Corporation, Formosa Plastics Corporation, Sumitomo Chemical, DuPont ve Chevron Phillips olarak sıralanabilir.

Son yıllarda kimya, petrokimya ve petrole dayalı endüstrilerde büyük değişim ve gelişmeler yaşandı. Sektör 1 milyon ton üretim kapasitesi, 50 000 m3 depolama kapasitelerine ulaşan sektör doğası gereği kontrolsüzce büyürken, yaşanan büyük kazalar güvenlik konusunda önlemler alınmasını zorunlu kılmıştır. Petrokimya sanayi taşıdığı stratejik önem gereği de güvenlik konusunda çok sıkı tedbirlerin alındığı bir sektördür.

1974 yılında İngiltere’nin Flixborough kasabasında yaşanan, 28 kişinin öldüğü, 36 kişinin yaralandığı patlama, kimya ve petrokimya sektöründeki dönüm noktalarından biridir. Flixborough’dan iki yıl sonra, İtalya’nın Seveso kentindeki bir kimya fabrikasında meydana gelen patlama sonrasında Avrupa Birliği  Seveso Direktiflerini çıkartmıştır.

Ancak, Flixborough ve Seveso kazaları, petrokimya sektöründeki kazaları tamamıyla önleyemedi. 19 Kasım 1984’te ABD’nin Mexico City şehrinde meydana gelen patlama ve sonrasındaki yangın sonucunda 550 kişi ölmüş, 2.000 kişi yaralanmış, 10.000 kişi de evsiz kalmıştır. İki hafta sonra, 3 Aralık 1984 tarihinde Hindistan’ın Bhopal kentinde bir kimya fabrikasındaki gaz sızıntısı sonrasında 2.500 kişi ölmüş, 25.000 kişi yaralanmıştır.

Kazaların önlenmesi konusunda uluslararası uygulamalardan en belli başlılarından birisi, 1984 yılında Kanada’da kurulan ve 1988 yılında Amerikan Kimya Konseyi tarafından yürütme ve denetleme sorumluluğu üstlenilen Üçlü Sorumluluk - Responsible Care - Programıdır. Petkim’in de üye olup uyguladığı Üçlü Sorumluluk, bugün uluslararası bir standart hâlini almıştır.

Üçlü Sorumluluktan sonra daha katı şartları olan İş Sağlığı ve Güvenliği standardı OHSAS 18001, 1999 yılında İngiliz Standartlar Enstitüsü tarafından uygulamaya konuldu. Bu standart, 2001 yılında Türkiye tarafından kabul edilerek TS 18001 olarak yayınlanmıştır. Bir diğer uluslararası standart, ABD İş ve İşçi Güvenliği tarafından 1989 yılı Ekim ayında Philips Petrokimya tesisinde meydana gelen kazanın etkisiyle 1992 yılında uygulamaya koyduğu PSM Standartıdır. Petrokimya, kimya ve petrol şirketleri için getirilen PSM standardı ABD kökenli olmasına rağmen, ABD dışından birçok şirket ve kuruluş gönüllü olarak bu standardı uygulamaktadır. Bu sektörde bir kaza telafi edilemeyecek büyüklükte sonuçlara sebep olabileceği için firmalar standartların da ötesinde tedbirler almaya çalışmaktadır.

Sektörün doğası gereği gaz algılama güvenlik için vazgeçilmez bir unsur. Bu sektör ciddi riskler barındırdığı için SIL2 standartlarındaki gaz detektörlerinin kullanılması önemlidir. PQ serimiz ile bu sektörde güvenilir uygulamalarla insan ve çevre için en doğru çözümü sunabiliriz. En güncel teknolojilerle donattığımız PQ serisi ile petrokimya sektöründeki riskleri düşürebilirsiniz.